Araştırılmak istendiğinde en bilinen ya da bizim bilmemiz istenilen açıklama aşağıdaki alıntıdaki gibidir.
11 Eylül saldırıları, El-Kaide’ye bağlı kişiler tarafından kaçırılan uçakların 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iki farklı hedefe intihar saldırısı düzenlemesiyle gerçekleşen bir dizi saldırı.
Bu düşünce aslında bize gösterilen ve gayette mantıklı gibi gelebilen bir terör saldırısı idi. Ama bir dakika 2001 yılından önce şuanki kadar terör kavramına benziyormuydu.
Birde şu açıdan bakmak lazım 2001 yılından önce bizim bildiğimiz terör ya da terör saldırısı yoğunlukla Türkiye’nin güneydoğu bölgesinde yer alan ve dış güçler tarafından yönetilen veya yönetilmeye açık, Türkiye’nin rahata ulaşmaması ve aleyhine öne sürülen bir etken olmaları için gerekli grupların yaptığı genellikle siyasal bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylemler gerçekleştiren grup ya da kişilerdi. Ayrıca Türklere zaten genel olarak tarihi boyunca rahat vermek istemediler.
Günümüzde ise terör deyince aklımıza IŞİD, DAEŞ, PYD, PKK, FETÖ, E-Kaide ve ismini yeni yeni duyduğumuz yada gelecekte duyabileceğimiz grupların gerçekleştirdiği dünya çapında eylemlere sahip kişi yada kişiler aklımıza geliyor. Dünya haberleri dahil baktığımızda birgün bile terörün haberinin yer almadığı gazete, dergi, sosyal ağlar vb. medya organlarında mevcut değil. Şu sıralarda terör dediğimizde artık kişilerin hayatını kaybettiği, siyasal darbelere teşebbüsü ve en önemliside ekonomik manada zarar veya bazı kişiler tarafından kâr amacı gütmektedir. Kâr dedim yanlış okumadınız terörizmden kâr nasıl sağlanır diye düşünmeye başlamış hatta ne diyorsun kardeşim sen diyenler bile olabilir.
İşte tam olarak da 11 Eylül 2001 saldırısı bu kâr amacını sağlamak için wallstreet merkezi olan ikiz kulelere terör saldırısı ile gerçekleşti. Dönemin başkanı George Bush o tarihte gerçekleştirilen bu saldırı ile terör kelimesinin önemine ve buna karşı silahlanmanın gerektiğini namı diğer terörizmin ve silahlanmanın reklamı yapılmış oldu. Amerika, Rusya, Çin gibi dünya güçlerinin olası bir savaş için üretmiş olduğu silahlara yaptığı yatırımlar boşamı gidecekti tabikitide hayır. Terörün vermiş olduğu korku ile ve “Amerika bile saldırı alabiliyorsa” düşüncesine sahip ülkelere silah satarak ekonomik kazanca dönüştürmesi çok kolay olacaktı ve çokta güzel eski ve boşa üretilen silahları kazanca dönüştürmenin yolu bulunmuş oldu.
Bu sistem nasıl işliyor peki? Silah satılmak istenilen ülkeye karşı terör gruplarına yardım ederek ülkenin savunma adı altında silahlanmasını sağlayarak silah ticaretini gerçekleştirmiş olunuyor. Farketmişsinizdir ki Türkiye silahlanmanın büyük bir bölümünü dışarıdan sağlarken çok güzeldi bu sayede hem Türkiye’nin ekonomisi ellerinde idi şuanda ise milli savunma anlayışı ile bu pazardaki büyük payı kaybetmenin vermiş olduğu zarar dış güçlerin zoruna gidiyor ve yeni terör örgütleri kurmaya itiyor. Aslında 2001 yılından beri bu plan uygulanıyor ve yeni bir çağ gelmeden de bu düşünce değişmeyecektir. Çağ diyorum aslında yaşadığımız uzay çağı falan değil yaşadığımız şuan ki çağ terör çağıdır. Belki ilginizi daha iyi çekecek şu bilgiyi vereyim. Geçen senenin verilerine göre dünya ülkeleri tam 1.6 Trilyon$ silahlanmaya bütçe ayrıldı. bunu harcayan ülkelerin yirmisini otuzunu sorgulamayı geçerek bu silahlanmadan kazanan üç beş ülkeyi düşünmek gerekli.
Son olarak Kuzey Kore’nin bu pazarda yer almak istemeside bu ülkeleri korkutuyor. Bu kadar büyük bir pastadan ufak bir pay almak bile ülkenin ne kadar bir ekonomik güce sahip olduğunu görebilmeniz gerekli.